Yemek vermezdi.

Verirse de bayat, soğuk, bazen de kasıtlı yanmış.
Üstüm kirli diye kulağımı kapıya vurdu bir gün.
“Anan da pasaktı,” dedi. “Sen de onun gibi çıkmışsın!”

Ama hep gizli yaptı.
Babamın yanında melek gibi, arkasında bir canavar.
Konuşursam, “dilini keserim” derdi.

Defterim vardı. Oraya yazardım korkularımı.
Bir gece, cesaretimi topladım.
Defterin bir sayfasına kısa bir not yazdım.
Sabah babam işe giderken ceketinin cebine sıkıştırdım.

Yazdığım sadece şuydu:

“Baba… bir gün erken gel. Ama kimseye söylemeden.”
Ertesi gün okuldan geldim. Karnım aç.
Gülbahar kapının önünde bekliyordu. Yüzü karanlıktı.

“Sen babanı bana mı düşüreceksin ha?” dedi.

 

Ceketimi yere attı, saçımı tutup mutfağa sürükledi.


Madem yazı biliyorsun, yaz bakalım: GÜ-L-BA-HAR ME-LEK!”

 

Diz çöktürdü. Elinde sopa.
Her harfte bir darbe: “G… Ü… L…”

Tam “H” harfini yazarken gözüm kapıya kaydı.

Kapı aralıktı, eşiğinde biri duruyordu, Babamdı.. sonrası daha kötüydü
sonrası için görsele dknup diğer sayfaya geçiniz
Reklamlar